HER ŞEY İÇİN TEŞEKKÜRLER ROGER FEDERER | WIMBLEDON ÖZEL

HER ŞEY İÇİN TEŞEKKÜRLER ROGER FEDERER | WIMBLEDON ÖZEL

  EKSELANSLARINDAN ERKEN VEDA

Wimbledon, şüphesiz ki tenis denince akla gelen ilk Grand Slam’dir. Gerek kendine has kültürü gerek seyirci kalitesiyle izlemesi en zevkli Grand Slam bence. İngiltere’de hayatı 2 haftalığına durduran bir organizasyonu da 8 kere kazanmışsanız haliyle baş tacı oluyorsunuz. Roger Federer, tenisin seyrini değiştiren bir sporcu. 2004-2010 arasında dünya tenisini domine ettiği bir dönem var ki ulaşılması güç bir seviye. Bu performansı ile Tsitsipas, Musetti ve Shapovalov gibi yeni jenerasyonun önemli oyuncularına da örnek olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Tam 1 ay sonra 40 yaşına girecek olan Federer için yüksek ihtimalle bu son Wimbledon’dı. Haliyle de “İsviçreli Maestro” son bir şarkı çalmak isteyecekti. Bununla birlikte korta çıktığı ilk günden bu yana inanılmaz bir teveccüh ile karşılaşan Federer, çeyrek finalde turnuvaya veda etti.  Merkez Kort’tan muhtemel son çıkışında gözyaşlarına da hakim olamadı. Başta ben olmak üzere birçok hayranına da duygusal dakikalar yaşattı. 

  2. SETTEN SONRA FİZİĞİ DE DÜŞTÜ

  İlk seti talihsiz bir şekilde kaybetmesinden sonra ikinci setteki tie-break aslında maçı bitirmişti. File önündeki basit hataları ile birlikte bu seti de kaybetmesi Federer’i çok düşürdü. Mental olarak düşmesiyle birlikte de son sette fiziken de düşük bir görüntüsü vardı. Görüşlerine değer verdiğim bir abimin şu yorumunu da eklemek istiyorum: ” Topları seçerek karşılamaya çalıştı fakat sonunda hiçbirini karşılayamadı. Fiziksel olarak maksimumu böyleymiş demek ki. Ayak oyunları bile karıştı. Fransa Açık’ta çok daha iyiydi bence. Çeyrek final kimileri hayal ama Roger için ilk tur gibi. Eskisi gibi mental

 olarak da bir cevap alamıyor vücudundan. Fakat tartışmasız tarihin en iyi oyuncusu. Onu izlemek ayrıcalıktı.”. Kendisinin yorumlarına birebir katılıyorum. En başarılı olduğu çim kortta bile ayak oyunları çoğu zaman Federer seviyesinde değildi. Fakat 40 yaşında bir adamın da tarihin en prestijli tenis turnuvasında çeyrek final oynaması birçoğumuza ilham kaynağı olmalı. Kapak fotoğrafında da zaten ne kadar saygı gördüğü rahatlıkla görülüyor. Bu bölümü ona yapılan bir tezahürat ile kapatalım: “Let’s go Roger, let’s go” 🙂

  Yazar notu: Onu ilk izlediğimde 5 yaşındaydım. 2006 Wimbledon Finali’nde Nadal’ı yenmiş ve üst üste 4. şampiyonluğunu yaşamıştı. Ertesi sene her turnuvasını büyük bir merak ve heyecanla beklemiştim. 2006 ve 2007’de, iki sene üst üste 4 Grand Slam’in üçünü kazanmış ve tarihe adını başka bir rekor ile yeniden yazdırmıştı. Aradan 15 yıl geçti, ben hala o korta çıktığında büyük bir heyecan duyuyorum. Annem bana hep Steffi Graff ve Boris Becker’i anlattı. Muhtemelen bende çocuklarıma Roger Federer’i anlatacağım. Bize izlettiğin her unutulmaz an için teşekkürler Roger. You will stay always G.O.A.T 🙂 

 

 

 

 

 

1 Yorum
  • Mehmet SARAÇ
    08 Temmuz 2021 Cevapla

    Toprakta Nadal diğer grandslamlerin tamamında ise Djokovic olmasaydı kesinlikle Fedex en az seninde dediğin gibi 2 kez career golden slam yapardı.Tarihte yalnızca steffi graffın golden slam yaptığını vede bunu o gibi bir tenisçinin bile yalnızca bir kere yapabildiğini görüyorsak golden slamin ne kadar zor olduğunu kestirebiliriz.Şuda bir gerçekki nole ve nadalın performanslarıda federerin performansını en üst seviyeye çıkardı.Bu wimbledonda da gördüğümüz üzere ; hani derlerya güzel kadın için cami yıkılmış ama mihrap yerinde aynı o hesap.Kalite ilk günkü gibi ama fiziksel rezervler artık 4.sete maçı götürebilecek seviyede bile değil.İnşAllah birkaç turnuvada daha izleme fırsatı verir bize.Muhtemelen grandslam kazanma sayısında Noleye ve nadala geçilecek ama tarihin en iyisi o olmaya devam edecek kesinlikle.

Yorum Yazın