ALİ KOÇ’UN ADAYLIĞINA DAİR | GÖRKEM BITIRAK

ALİ KOÇ’UN ADAYLIĞINA DAİR | GÖRKEM BITIRAK

  LİYAKAT, İSTİKRAR VE KURUMSAL YAPILAŞMA

  2018 Haziran’ında çocukluk hayali gerçek olmuştu Sayın Ali Koç’un. Gerek Avrupa’daki spor takımlarından gözlemlediği gerek kendi düşünceleri ile kafasında Avrupai bir model vardı. “Sportif Direktör” makamı başta olmak üzere; liyakata uygun görev dağılımı, istikrarlı bir kadro ve kurumsallaşan yapı vaatlerini vermişti. Fakat hayal ettiği ile karşılaştığı tablo birbiri ile örtüşmeyince olumsuzluklar çığ gibi büyüdü. İçinde olduğu tablodan en pragmatist şekilde çıkmak yerine her şeyi birden değiştirmeyi tercih etti Sayın Başkan. Takımın başına Cocu’yu getirdi ki bence bir proje için seçilecek en uygun hocaydı. Hazırlık dönemi ve ligin ilk haftasında oynanan oyun umut veriyordu. Fakat Giuliano ve Josef’in satışları sonrası takım iskeleti çöktü. Kaleci ve forvet bölgelerinde oldukça zayıf olan takımın merkezdeki iki noktayı da çekince takım küme düşüyordu. Comolli ile yapılan rezalet transferlerin faturası da Cocu’ya çıktı ve 13. hafta takımı bıraktı. İstikrar sözü ile gelen Ali Koç’un ilk açığı burada başladı zaten. 

  Ersun Yanal ile yola devam ettiler. Bence en doğru çözümdü. Ki 19-20 sezonuna Fenerbahçe inanılmaz bir giriş yaptı. Oldukça dominant ve istekli bir görüntü vardı. Fakat bu sefer de başkan Ersun Hoca’nın yanında değildi. Fatih Terim kompleksi yüzünden Fenerbahçe’nin eski oyuncularından bir efsane hoca yaratma fikrine sahipti. Bu konu da bence liyakat anlamındaki tezatlıktı. Beksiz ve kanatsız takımla 20. haftaya kadar şampiyonluk ümidi yaşattı takıma Ersun Hoca. Fakat Fenerbahçe’nin eski futbolcusu olmaması(!) onun için pahalıya patladı. Aykut Kocaman’ın arkasında durulduğunun onda biri Ersun Hoca’nın arkasında durulsaydı FB için işler çok farklı olurdu. 20-21 sezonu ise kesin şampiyonluk hedefi ile girilip hüsran ile biten bir sezon oldu. Ersun Yanal’lık bir kadro kurup başına Erol Bulut’u geçirmek pahalıya patladı. Daha sonrasında sportif direktörü de sahaya hoca olarak indirmek kurumsal yapı vaadinin açığı idi. Kısacası 3 senelik görevinde seçimlere girdiği 3 vaadini de kendisi çürüttü ve FB tarihinin en başarısız sezonları oldu.

  BUNDAN SONRA NE OLMALI?

  Şampiyonluk iki yoldan geçer. 1) Masada güçlü yönetim, 2) Sahada güçlü bir kadro. Fenerbahçe’nin çıkarlarından ziyade Türk futbolunun çıkarlarını öncelik edinmek oldukça elit bir davranış. Fakat bu maalesef ülkemizde işlemiyor. Bununla birlikte yönetim kurulunun da oldukça zayıf olması Fenerbahçe’nin masada çok rahat doğranmasını sağladı. Bundan sonraki süreçte sert ve tabir-i caizse gerektiğinde masaya yumruğu vuracak isimleri listesine eklemeli. Sahadaki gücü masadaki güç ile birleştirmek birincil hedef olmalı. Saha içine gelecek olursak, Ali Koç’un hiç kredisinin kalmadığını söylemeliyim. Uluslararası seviyede, yarışmacı kimliğe sahip ve bir sistem oturtabilecek YABANCI bir teknik adam bulmalı. Löw, Allegri, Favre gibi isimlerin yanında Emre Belözoğlu’nun yetişmesini sağlamalı (eğer ki birlikte çalışmayı istiyorsa). Eğer ki böyle bir teknik adam getirmeye kulübün gücü yoksa benim önerim yine yabancı teknik adamlar. Sergiy Rebrov veya Zlatko Dalic gibi kazanmayı bilen hocalar ile anlaşmak şart. Kimse unutmamalıdır ki Fenerbahçe’nin hiçbir eski oyuncusuna borcu yoktur, alacağı vardır. Sayın Ali Koç’un FENERBAHÇE’NİN DEĞERLERİNİ unutmadan hızlı kararlar vermesi gerek bence. Aksi halde bir üç sene daha başarısızlık kaçınılmaz olur.

1 Yorum
  • Can Polat
    23 Mayıs 2021 Cevapla

    Aykut Hıcanın arkasında duran Aziz Yıldırımdır, Ali Koç değil. Başarılı olmuştur, Aziz Başkanın yokluğunda ondan başkası da takıma sahip çıkamazdı.
    FB de şimdiye kadar başarılı olan hocalar Brezilya-Alman ya da Türktür. Daha şimdiye kadar bir Hollandalının-İspanyolun -İtalyanın ya da Portekizlinin başarılı olduğunu görmedim.
    Ali Koç başarısız oldu demek haksızlıktır. Kulubün borçları 200-300-400 derken 650 milyon Euro çıktı. Klüp kayyuma gidiyordu az daha. Ali Koç-FB gücü ve etkisi olmasa idi borçlar 10 yıla yapılamayacaktı bu da sadece FB nin değil, Türk futbolunun da sonu olacaktı. O koşullarda zaten eleştirebilecek bir şeyimiz de olamayacaktı. Şu an herkes hoca-transfer/ başarı-başarısızlık konuşabiliyor..
    Sergen Yalçın ilk geldiği yarım dönemde neredeyse gönderiliyordu. Bu sene de çok kötü başladı, ama sonunda başardı.
    Emre Belözoğlu bu sene tıpkı geçen sene ki Sergen gibi başladı. Tek bir Sivas maçının günahı olmaz-olmamalı. Öncelikle oyuna bakışı çok pozitif. Bir kere biz büyük takımız, topu vermeyiz diyor. Bence nıkta transferleri yapmalı ve devam etmeli.

Yorum Yazın